Untitled Page
ERZİNCAN VE İLÇELERİ KÜLTÜREL TANITIM SİTESİ ...........HOŞGELDİNİZ.

   
  Erzincan Kültür Web Tanıtım Sitesi
  Ağlarbaba Bayburdi Haz.
 


ein Bild

AĞLAR BABA- KÜÇÜK İRŞÂDÎ (1880-1958)

Ağlar Baba 1880 yılında Bayburt'un Oruçbeyli (Siptoros) köyünde dünyâya gelmiştir. Asıl adı İrşâdî'dir. Babasın adı Ahmet Küşâdî, annesinin adı Ümmü Gülsüm'dür. Soy kütüğü İnsanlığın İftihar Tablosu son elçi Peygamber Efendimize (s.a.v.) dayanmaktadır.
Dedesinin adı da İrşâdî olduğu içün, dedesine Büyük İrşâdî, kendi ise dedesinden sonra madde âlemine geldiğinden kendisine Küçük İrşâdî denmektedir.
Dedesi Büyük İrşâdî Baba Hazretlerini görmemiş yalnız dedesi gibi, Üveysî babından içeri girdiğinden dedesi tarafından manen irşâd olmuştur. Dedesinden feyz-yâb olan Ağlar Baba hazretlerinin mana âlemindeki diğer mürşidi dedesini de etkileyen Erzincânlı Vehbi Hayyatî (Terzi Baba) Hazretleri'dir. Bunu bir çok şiirinde görmek mümkündür.

Dünyânın gavsıymış ol Vehbî Hayyât
Ol sultanı sana hem mürşîd etmiş

Yine başka bir şiirinde şöyle demektedir:

İki tek mürşidi dîl gözüm gördü
Vehbi Hayyatî'de dersimi verdi

Ağlar Baba günün hemen hemen birkaç saati dışında bütün zamanını ibâdetle geçirmiştir. Mahdûmu Ahmet Baba Hazretleri'nin anlattıklarına göre Ağlar Baba'nın zâhirde herhangi bir mürşidi yoktur. Yattığında bütün vücûdu ile tevhid çekmeye başladığını ve 13 yıl sürekli ağladığını yine Ahmet Baba Hazretleri söylemektedir. Yine bir şiirinde "Aşk-ı Rabbânî'ye düşer göz yaşı döken kişi" demektedir.
Ağlar Baba iki kez evlenmiş olup ilk hanımının ismi Sakine ikincisinin ise Suna'dır.
İçindeki öteler buudlu aşk ve bu aşkın gözyaşlarında tecellisi ile Ağlar Baba olarak anılagelmiştir. Şair, şiirlerinde de bu mahlası kullanmaktadır.
Ağlar Baba dünyada iken dünya namına her şeyin künhüne ermenin çok ötesinde, öteler ötesinin daha da ötesine sözcüklere sığdırılamayacak sırlara vakıf olmuştur. O Bayburt'un az bulunur manevî dinamiklerinden biri olarak sırrın tarihine damgasını vurmuş, her gönülde yer edinmiştir.
Ağlar Baba dedesi İrşâdî Baba'nın yarıda bıraktığı Kısas-ül Enbiyâ (Peygamberlerin Kıssaları) isimli eseri tamâmlamıştır. Miftâh-ul Kulûb, İnna Enzelna Sûresinin Tefsîri diğer eserleridir.
Ağlar Baba'nın şiirlerinin bir araya getirildiği çeşitli kitaplar bulunmakla beraber, bazı şiirleri de dergilerde yayınlanmıştır.
Şiirlerinde İrşâdî, Ağlar Baba, Ağlar Gülmez ve Bâkî mâhlaslarını kullanmıştır.
Ağlar Baba'nın şiirlerinde tasavvufî coşku had safhayı çoktan aşmış, dünyaüstü bir derinliğe ulaşmıştır. Onun her şiiri bir irşâd soluğu niteliğindedir. Devrinin samimi söyleyiş tarzına sahip şairlerindendir.
Ağlar Baba'nın şiirleri âyetlerle iç içedir. Bir çok şiirindeki esin âyetlerle süslenmekte ve daha bir etkileyicilik kazanmaktadır.
Şiirlerinde bütün bir İslâmî kültür bulunmakla beraber, acziyet ve mahviyet onu ziyâdesiyle etkileyen bir temadır. "Seyrettim âlemin nokta harfini" dizesiyle başlayan şiiri bunu açıkça göstermektedir.
O içindeki sonsuz aşkı ve gücü bütün her şeyi yaratan yüce Allah'tan almıştır. O'nun nûrunda yok olmuş ve onun nûrunda hayat bulmuştur. Bütün varlığını ve öz kul oluşunu o sürekli ağlaması ve cezbesi ile O'na borçludur. O'na teslim olmuş, O'nun aşkıyla yanmıştır. Her zaman O'nda olmak istemiş ve O'nda bulunmak uğruna, hep onda yaşamak adına her türlü meşakkate râzı olduğunu " Tek bulayım Mevlâ'm seni" şiirinde dile getirmiştir.
Gönül eri bu yüce şair ve Allah dostu 13 Temmuz1958 tarihinde bir kuşluk vakti dâr-ı bekaya irtihal etmiştir. Kabr-i şerifi Oruçbeyli köyünde dedesinin kabr-i şerifi yanındadır.
Bu sitede 300'ü aşkın şiiri bulunan şairin 23 şiirine yer vermiş bulunuyoruz.
Irak etmesin bizi rabbim
Onun nûr-efşân ikliminden…

OĞLU SEYYİD AHMET BABA HAZRETLERİ'NİN DİLİNDEN SEYYİD AĞLAR BABA HAZRETLERİ'NİN KISACA HAYATI

Dedemiz İrşâdî Baba Kısas-ül Enbiyâ'yı yazarken Yusuf (as)'un kıssasını yarıya kadar yazmış yarıdan sonra daha yazmamış. Oğlu Ahmet Küşâdî Baba babası büyük İrşâdî Baba'ya: " Baba niye Kısas-ül Enbiyâ'yı yazmıyorsun." diye sorar. İrşâdî Baba, oğlu Ahmet Küşâdî Baba'ya" Bize buraya kadar yazmamız mü'sade edildi. Bundan sonrasını torunlarımdan gelip tamâmlayacaklar" cevabını verir.
İrşâdî Baba'nın vefatından sonra Ağlar Baba'nın nüfus kaydı olan ismi İrşâdî Baba ismini babası Ahmet Küşâdî Baba koymuştur. Ağlar Baba on beş yaşlarında irâdesiz on beş gün devâmlı ağlamış, annesi bu ağlamasından korkmuş bunun üzerine Ahmet Küşâdî Baba : "Korkma babam İrşâdî Baba'nın hâli bu İrşâdî 'ye gelecek. Ağlaması onun için bir belirtidir." demiştir.
Babam Ağlar Baba, Birinci Cihân Harbinde bir süre muhacir yaşayan seferberlikten dönüp geldikten sonra biz çok küçük yaştaydık. Ağlar Baba'yı ağlama aldı. On üç sene boyunca başını yastığa koytuğunda uykuda cehrî tevhid çekerdi. Biz korkar uyanırdık.
Yakın köyümüz olan Tomlacık köyünde tasavvuf ehli Beşir Hocaefendi vardı. Bu Hocaefendi vâlidemize Suna bacı bu Ağlar Baba uykuda cehrî zikir çektiği zaman, sen hemen sesle uyarıver. Eğer uyku başında kalkar kapıya çıkarsa meczûp hâline geçer, derecesi yüksek olur. Fakat eser yazamaz. Ağlar baba uykuda cehrî tevhide başladı mı vâlidemiz "efendi efendi" diye sesler, uyarırdı. Ağlar Baba yattığımız evden odasına girer, yüzü kıbleye karşı sağ tarafında bulunan sandık üzerine sağ kolunu kor orada uyurdu. On üç sene sonra bu ağlama hâli azaldı. En çok Kur'an okutturur ağlardı. Alîm olduğu için âyet-i celîlelerin meâlini biliyordu.
Ufuk genişliği ve görüşleri Said-i Nûrsî doğrultusunda idi. Şâhit olduğumuz hâlleri devlete, millete, bilhâssa orduya çok büyük duâlar etmesiydi. Ziyâretçilere şefkatli davranırdı. Misâfir gelene ve askere çok saygı gösterir, ağlardı. Bu misâfirler gittikten sonra yine ağlardı ve derdi ki: "Allah (c.c.)'a hamd olsun ki bu me'mûrların yaşantılarında noksanlık olsa bile îmânları var ki bize kadar geliyorlar. Allah (c.c.) korusun memlekette hürriyet olmasa da düşman askeri bizim odaya gelse ayağı kalksam iltifât etsem mes'ul olurum. İltifât etmezsem eza ve ceza ederler."

KERÂMET VE VUKUFİYETLERİ

Erzincân'ın birinci depreminden (galibâ 1939'da olacak) on beş gün evvel sevenlerindenn Güçlü köyünden Âlîşân efendi misâfirimiz olmuştu. Sabah namazında Ağlar Baba Âlîşân efendiye: "Ben câmiye namaz kıldırmaya gidiyorum. Sen bugün câmiye gelme , burada namazını kıl, dikkat et bakalım bir vukufiyet olur mu." Âlîşân Efendi huzûrda iken gözü bir an dalıyor. Görüyor ki Erzincân'ı kıbleden gelen bir sel tahrîp etti, yıktı. Bayburt tarafına geçecekti; Ağlar Baba yüzü kıbleye karşı yanında birkaç tâne asker var, Allah' a ilticâ etti. Hâlice o sel Bayburt tarafına geçmedi. Ağlar Baba câmiiden dönüp geldikten sonra Âlîşân efendiye sorar: Âlîşân efendi bir zuhûrât görebildin mi? Âlîşân efendi yukarda gördüğü durumu aktarır. Ağlar Baba Âlîşân efendiye der ki: "Allah bilir amma Erzincân gidecek. On beş gün sonra Erzincân birinci depremi oldu. Depremden sonra komşularımız dışarıda yatarlardı. Baba efendi buyururdu: "Allah bilir amma yakın günlerde deprem olmayacak."

CUMHÛRİYETE BAKIŞ AÇISI

1947'de Oruçbeyli köyüne okul yapıldı. Gümüşhâne'den Mehmet Dağdeviren isminde bir öğretmen geldi. Vatandaş çocuklarını okula göndermiyor dedi. Bize "Ahmet" diye hitâp ederek yanına çağırdı. Ağabeyiniz Necâti'yi sesle dedi. Ağabeyim Necâti'yi sesledim. Gümüşhâne'den öğretmen gelmiş git onu da sesle. Gittim öğretmeni de sesledim. Baba efendi öğretmene: "Necâti'yi size katıyorum. Ağabeyimize hitâp ederek: "Necâti ev ev dolaşacaksınız. Komşularımıza selâmlarımı söyleyeceksin çocuklarını mutlaka okula göndersinler. Bilenle bilmeyen bir olmaz. Okur yazarlık çok faydalıdır," dedi. Öğretmene de hoca siz de şefkatli davranın. Bu yeni Türkçe yazının içerisinde Kur'an hurûfâtı olsaydı mânen de çocuklar İslâmî nasîplerini alırlardı. Siz okutun Mevlâ inşâallah o kapıları da açtırır."


ASKERE KARŞI ÇOK SAYGILIYDI

Köyümüzden ve yakın köylerden biri askere gitmek istediğinde babamı görmeye gelirlerdi. Onların gözlerini öper onlara derdi ki: "Çok sâdık davranın. Askerlik ocağı Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kurduğu ordudur." Askere giden bu kardeşlerimize o günün parasıyla bir lira verirdi. Bunu kesenize koyacaksınız. Orduya sâdık çalışıp aslâ bir şeyine tenezzül etmeyeceksiniz. Yakın köyümüz olan Çayıryolu köyünden Ethem Akkoyunlu isminde bir talebesi vardı. Aşağıda babamla Ethem efendi arasında geçen olayı, Ethem Efendi'nin oğlu Câbir Akkoyunlu'dan dinledim. Cabir Akkoyunlu anlatıyor : " Babam Ethem, Ağlar Baba'nın ziyâretine birkaç komşu ile beraber gitmişler. Ağlar Baba bunları yola korken 'Ethem efendi geri kalsın, siz gidin o da gelir yetişir.' demiş. 'Ethem efendi, bu giydiğin yelek askeri elbise beyt-ül mâl-ı müslimînin mâlıdır. Bununla kıldığın namaz kabul olmaz.' Câbir Akkoyunlu devamla şunu söyledi. "Babam geldi o yeleği çıkardı."
1952'de rahmetli Menderes'in başbakan olduğu zaman ağustos ayında ihtiyât asker toplama emri geldi. Bizim birâder Selim'de askere gidecekti. Bayburt'ta tanıdık eşrâftan Bekir Kol bize dedi ki "şu'be binbaşısı Ensar Bey'le görüştüm. O askerlik devresi iki ay kadar olacakmış. Bir tatbîkât mahiyetindeymiş. Ağlar Baba'ya selâmımı söyle de kardeşin Selim askere gitmesin." Geldim evde Ağlar Baba'ya Bekir Efendi'nin söylediklerini aktardım. Aslâ olmaz dedi. Orası asker ocağı Hazreti Muhammed (sav)'in ocağıdır. Ağustos ayıydı mevsim devri sabahtan öküz arabalarını koştum gittim ekin getireyim diye. Arkam sonra baktım ki tarlaya bir atlı akrabamızın çocuğunu göndermiş. Gelen çocuk söyledi ki beni Ağlar Baba gönderdi, arabaları yüklemeden hemen köye gelecek, gelmez ise evlâtlıktan reddederim. Eve geldiğimde Ağlar Baba: "Ahmet sen ne yapıyorsun, hiç askerlikten kaçma olur mu" diyor ve ağlıyordu.
Gelen misâfirlerimize orduya hükûmete çok saygılı olmalarını ve çocuklarını okutmalarını tavsiye ederdi. ve "kaç çocuğun var" sorusuna "beş veya on" diye karşılık verenler olurdu. "Okuttun mu bu çocuklarını" diye sorardı. Misâfirler: "Baba Efendi okuttum, öğretmen olanlar da oldu." "Çok iyi" derdi; "okumaları çok faydalı."

 

Bu şiir Ağlar Baba'nın en fazla okuduğu şiiridir.

Seyrettim âlemin nokta harfini
Mâhlûkattan ednâ ben beni buldum
Okudum soldaki rakk-u kitabı
Cümleden günahkâr ben beni buldum

"Tehte-s-serâ" ilin tekebbür bulur
"Kitab-ı merkum"a bağlanur kalur
Okur kitabını pek rezil olur
Rezil rüsva zelîl ben beni buldum

Tevâzû feth eder Arş'ın bâbıni
Okur Ümm-ül kitaptaki satrıni
Dâreyninde olan kisb ü kârini
Çeşm-ü a'mâ fakîr ben beni buldum

Kisb ü kâri alan aldı ezelden
Hicâplar içinde enver güzelden
Mü'min ölmez hayat bulur Hızır'dan
Ölüm ocağında ben beni buldum

Herkes tılsm-u a'zam aramış bulmuş
Atmış varlık kürkin bir palâs geymiş
Hakikat kılıncın eline almış
Kılınçsız kalkansız ben beni buldum

"Vedduhâ" buyruldu semâdan geldi
Hikmet dersin okuyup Muhammed kandi
Yetim ümmetlere dest-gir oldi
Bu nâs içre yetim ben beni buldum

Mülk-ü Ukbâ hayrın tebşir eyledi
"Hayrun leke" hüccet ispât yolladı
Ağlar Baba bu esrâra ağladi
Ağlayup gülmeyen ben beni buldum

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol